Sayın Bay ve Bayanlar
http:/karalahana.com Sitesi Yöneticileri.
Konu:Sayın Rüdiger Benninghaus’a sitenizde yayınlanan makalesi
nedeniyle cevabımdır.
Bilim Yapıyorum Adıyla Politik Saplantı ve
Direnişler.
Makalede,kendisini tanıtmadan söze başlıyan sayın Benninghaus,benim
kendisine hediye ettiğim kitabimi,okumaya bile gerek
görmediğini,ama bir Laz arkadaşının uyarısı
üzerine incelemeye başladığını,giriş olarak
belirterek,kendi olduğunu kabul ettiği, bir bilim adamı
zarfına yakışmayan ifadelerle,tercümana,derleyen olarak
bana ve bu uğurda caba gösteren herkese,hatta bize
yardımcı olan bir profesöre hakaret varı neşriyatta
bulunuyor.
Ayni üslupla cevap vermek bize yakışmaz.Dolayısıyla
seviyeli davranmak,bizim bilimle uğraş verenlere
itibarımızdandır.
Bay Benninghaus!Size, muhakkak değer verdiğim için hediye
ettiğim kitap, ünlü bir alman profesörunun eseridir.İsminiz,
bir Alman veya Avusturya vatandaşı olduğunuzu
çağrıştırıyor.Ülkenizin, bir profesörüne dahi
dil uzatabiliyorsunuz.Sayfa 89 da ki yazı üzerine,” bu sayfayı
kızgın bir zamanında yazdı demeniz”sizin gizli
emelinizi açığa çıkarması bakımından,beni
rahatlattı.Prof.Koch S 89:”Ermeni kaynakları
güvenilmezdir.Kendi halkı bile bu bildirilere güler.Bunlar tümüyle
imha edilmelidir.”diye belirtmiş.Sizden beklenen, yansız
düşünceye göre, inceleme yapsa idiniz,bilhassa bu bölümü makalenizde
ele alıp, orijinali ve tercümesini sitenizde benim belirteceğim
gibi yayınlardınız.Prof Koch’a “Allah azizlerden eylesin”
deyişime kızmanız,bu ifadesinden olsa gerek.
Terside olmayacağı gibi, bir Türk, sizlerin veya bizlerin
zorlaması ile
ne Ermeni, nede Rum olamaz.Biz Anadolu da asırlarca iç içe
yaşayarak,bunu ispatladık.Sizin şimdiki nifak dolu
çabalarınız ,yinede
biz Anadolu insanlarını bir birine kırdırmaya hiçbir
zaman yetmeyecektir.Makalenizin içeriği ve dolayısıyla
amacı, özellikle bu çabayı yansıtmaktadır.
Buna karşın;Osmanlı dönemi Fatih Sultan Mehmet
zamanın da (azınlıklar
için),dilinizde,dininizde,ticaretinizde serbestsiniz diye fermanlar
çıkarılmış,askerlik yapmaktan da muaf
tutulmuşlardır.
Osmanlının kendi ırkdaşları
Türkler,azınlıklar uğruna da savaşırken,ülkenin
tüm ticari müesseselerini azınlık Osmanlı
vatandaşları ellerinde tutuyordu ve askere gitmediklerin den dolayı,
çalıştırdıkları ticaret- ve imarethaneler babadan
oğula intikal ederek, süreklilik arz ediyordu.Türkler ticarethane
açsa dahi, ya açan ,yada evlat, harplar da ölerek devamlılık
sağlanamıyordu.Ve bugün için ütopya olan bu olayın,
hesabını yapmadan, herkes bir millet bilinci ile beraberce ve
huzur içinde yaşıyordu.Zira Osmanlı zihniyeti evrensel bir
devlet felsefesi idi.Burada bütün vatandaşlar bir mozaiğın
sağlam ve ayrılmaz parçaları idiler.Bu örneği
uygulamaya çalışan günümüzde, USA ve Avrupa
Birliğidir.Osmanlı Felsefesi,yani dil,din,irk renk ayırt etmeden,insanları
yönetmek,onları huzur içinde refaha ve mutluluğa
yönlendirmek,onları dış ve iç düşmanlara
karşı kendi şemsiyesi altında korumaktı.Hiçbir
topluluğun dini uygulamasına,eğitimine
karışmayan
bu devlet yönetim felsefesi,dünya da yeni anlaşılmaya
başlandı.
Makalenizde Türklerin Almanları sevmediğini
belirtiyorsunuz.Tarih sayfaları bunun aksini ispat eden örneklerle
doludur.Türklerin tarihinde hiçbir ırka karşı
düşmanlık yoktur.Harp ettikleri ile bile,barışı
kurmasını bilmişlerdir.(Bak Osmanlı tarihi
Mütarekeler).
Hemşinli kimliğine gelince:Hemşin isminin hamamı
Şen den geldiğini sizde kabul etmektesiniz. Ama şen
kelimesinin Türkçe olduğunu inkar ediyorsunuz. Şen Türkçe hariç
hiçbir lisanda kullanılmaz.Bu açık kanıt dahi,sizin olaya
ne kadar objektif bakmadığınızı göstermeye
yeter.Eğer,
Hamam ismi başka bir kavim mensubuna ait olsa idi,” şen” eki de
o lisanda tarih sayfalarına girerdi.O kişinin asil adı
Hamam Beg dır.Buda öz Türkçe bir isimdir.
Hemşin insanlarına gelince,sahil ve iç kesimde oturanlar olarak
ikiye ayırabiliriz.
1-Sahil kesiminde oturanların ataları, Türk olarak tevratta
dahi kabul gören,Torgaman’un(Türklerin atası) 8.ci oğlu (A)Las
–tir.Bu tevratta gayet açık olarak yazılıdır.Gürcü
(georgienisch) lisaninda, baştaki sesli harf okunmadiği
için,yalnız las kalır.
2-İç kesimde oturanlara gelince:Bunlar Işık saçan aziz
Georgian Dinini benimseyerek kabul eden, İran putperestlerinden
kaçarak,canlarını kurtaran, şimdi adi hemşin olan
zamanın Dampur toprağına yerleşen hiristiyan Türk ve
Ermenilerdi.Bu ,iki kavim barış içinde ve kardeş gibi
beraberce yaşadlıar.Zira dinleri ve düşmanları
aynı idi.(Iran)
Sahil kesiminde Hiristiyanlik çok gelişince,Of yöresinden Avrupa ya
papaz ihraç etmeye başladılar.Burada yaşayanlara yaranmak
için, İstanbul da ki Aya-sofia’yayı inşaa eden (527-558)
bizans imp. Justinianus küdüsteki harab olmuş Lasika mabedinide
tamir ettirdi.
İç kesimlerde yaşayan Türkler ve Ermeniler 1461 osmanlı
fethine kadar,iyi ilişkiler içinde yaşamiş ve kimliklerini
korumuşlardir.İslam orduları Coruh havzasını çok
önceden islamlaştırmışlardı.Burada
islamlaşmış Türkler Hemşin toprağına aile
aile,boy boy,urug urug gelmeye başladılar.Önceden aynı
yörede yerleşik Hiristiyan Türkler ile sonra buraya göç eden
müslüman Türkler aynı dili konuşuyorlardı Hiristiyan
Türklerden Müslümanliğa meyil bu nedenle
başladı.Osmanlı fethinden önce müslüman Türklerle,
Hiristiyan Türk ve Ermeniler sayısal olarak eşit duruma
gelmiş idiler.(Antony Bryer,Çepniler s 193. yıl 1962).Fetihten
sonra,dini sürtüşmeler yüzünden,bu yörede kalan
azınlıklar,kendi istekleri doğrultusunda devlet
yardımı ile usta olanlar İstanbul’a,olmayanlar
ise,istedikleri yerde kültür ve dinlerini muhafaza ederek iskan
edildiler.(bu husus Osmanlı arşivlerinde açıkça
bellidir).Bunlardan boşalan araziye,yurtsuz kalan Türk boyları
yerleştirildi.Buraya, Osmanlı fermanlarında
yazılı olduğu üzere, 5 defa
Türkmen göçü gerçekleştirildi.Böylece burası tamamen
Türkleştirildi.
Batı Hemşin toprağı(Rize –Hemşini),bu
şekilde iskan edildi.Köprü ve yol yapımı için
getirilmiş olan 1628 İtalyan ustası da,Cumhuriyet
döneminden sonra ülkelerine gönderildiler.
Doğu Hemşinli dediğimiz Artvin-Hopa hemşinlileri
ise,kıpçak Türkü Ermeni,Gürcü ve las
karışığı olan bir topluluktur. Osmanlıdan,
batı Hemşinindeki azınlıklar gibi, bunlar göç etmek
için izin talebinde bulunmadılar.Bunlar yukarda sayılan
kavım lisanlarının karışımından
meydana gelmiş bir dili konuşurlar.
Birinci dünya savaşında doğu ve güney doğu Anadolu’da
Ermeni vatandaşlarımıza Avrupalı askeri elbiseler
giydirip, bizimle savaştıran zihniyet,bunu yaparken ne
azınlıklara, ne Anadolu insanına, nede insanlığa
hizmet amaçlamıştı.Tek düşünceleri parçalanan
Osmanlı toprağından pay kapmak emperyalist zihniyeti
idi.Sonrada Türk gücü ve inancı karşısında
tutunamayıp kaçanlar ve kışkırtılan Ermeni
vatandaşlarımızı ortada bırakanlarda,yine
aynı batılılardı.
Acaba sayın Benninghaus,biz Avrupalının gizli emellerinden
Erzurum’u-Kars’ı kurtardığımız için serhat
diyarı,Maraş,Antep,Urfa’yı
kurtardığımız için bunların başına Kahraman,Gazi,Şanlı
isimlerini neden koyduğumuzu hiç düşşünüp,
araştırdınız mı?
Yeter artık;Rum ve Ermeni vatandaşlarımızı
bizimle dalaştırmak, çatıştırmak için yurdumuza
gelip gizli,sinsice misyonerlik yapmayın artık.PKK ile
işbirliğiniz binlerce Kürt ve Türk kardeşlerimizin
canına mal oldu. Şimdi Apo’nun havası alındıktan
sonra, işsiz kaldınız.Bu sefer Karadenizde de aynı
kargaşayı yaşatmak istiyorsunuz.Ülkemizde Ermeni, Kürt,Laz
diye hiçbir ayrım yoktur.Hepsi Türk vatandaşı olarak
aynı haklara sahiptırlar.Avrupalıların
yaptıkları mezalimler bu sayfalara sığmaz.Eğer
Avrupalı olarak iş bulamıyorsanız,kendinize
karalahana da değil, kartofel diye bir internet sitesi açarak orda
yer arayın.
Makalenizde bizim profesörlerimize hakaret varı sözler sarf etmeye
ne hakkınız var.Profesör yalnız sizden mi çıkar?
Osmanlıdan Arşiv uzman talep belgeleriniz hala bizim
arşivlerde duruyor.(tarihi, Gutenberg’ten 400 yıl önce)
Kaşgarlı Mahmudun 1068 de yaptırdığı matbaa
harfleri Paris’te ünlü Lauvre(Louvre)müzerinde sergileniyor.
Bay Henninghaus,
Fotokopileri nice zorluklarla elde edebildiğimi kitabin
başlangıcında anlatmıştım.Sayın avukat
Hans Riedel yalnız Karadeniz’le ilgili bölümleri benim isteğim
doğrultusunda fotokopi olarak bana gönderdi.Zira Türkiye’deki
yazarlar,tarihi araştırmalar sizlerinkiler gibi zengin
değiller.Biz Aziz,Prof. Karl Koch’un bu muazzam ve gotik Almanca
eserinin tamamını ne getirecek, nede tercüme ederek
bastırabilecek kadar varlıklı değiliz.Elde edebildiğim
fotokopiler kadarı ancak hocadan hocaya Almanya’da okumuş eski
talebelere,elden ele defalarca dolaştırılarak
incelettirildi.Ülkemizde ziyarete gelen bir Alman dahi bu metinleri latin
harfine çeviremeyeceklerini söylediler.
Tercümeyi ise Alman Kültür derneğindeki hocalar dahi
yapamadılar.Onların tavsiyeleri ile Tahir Hocayı buldum.
Fotokopilerden politik amaçlı tercüme olamaz,ancak
okunamamış kısımlar atlandığı için
eksikler olabilir.Makalenizde bahsettiniz gibi, Çoruh havzası ile
ilgili kısımların fotokopisi bende olmadığı
için,bizim derlememizde yer almıyor.Bu konu zaten benim
çalışmalarımın dışında kalıyor.
Bay Benninghaus,
Her nedense, makalenizden anladığım kadarı ile sizde
Türk kimliğine karşı bir antipati var.Bizler ise
Anadolu’da, kökleri farklı milletlerden geldiğimizden
dolayı, kendi kimliklerimizden gurur ve şeref duyarız.
İşte bu, bizim şanlı ve güçlü Anadolu insanları
mozaiğimizi oluşturur.Mühim olan insan olmak unsuru ve
birbirine tahammül edebilmektir.Bir yabancı olarak hiçbir zaman anlayamayacağınız
sırrımız, işte budur.Onlarca asırların,yüzlerce
istilanın,kavim göçlerinin yıpratamadığı,yok
edemediği,Anadolu insanlığı,meşhür
misafirperverliği, işte bu temele dayanır.İnsan
olabilme ve insanlara tahammül edebilme.
Eserimizde, bir çok yer isminin amaçlı olarak
değiştirilmiş olduğunu ileri sürerek, bundan politik
netice arzu ettiğimizi, yazıyorsunuz.Halbuki aziz Prof.Koch,
kitabına isimleri ona söylendiği gibi geçmiş ve bizde
bunları motomot aynen tercüme ederek yazdık.Ayrıca
sayın prof.Koch bizzat adi geçen yerleri gezerek ,ve
yaşayanlarla temas ile bu eseri bir araştırıcı
seyyah olarak kaleme almıştır.Ve eser tümüyle dürüst ve
kendi içinde tutarlıdır.Dolayısıyla buna her hangi
bir ilave hemen sırıtır.(sizin makalenizde olduğu
gibi.)
Asgari, böyle bir konuya geniş ilgi duymuş olmanızdan dolayı
sizinle tanışmak isterim.Ve size empoze edildiğine
inandığım batılı, iyi niyetle gerçeğe
çevirmek üzere tartışmaya hazırım.Ancak şimdilik
size tavsiyemiz;
Lütfen, Anadolu’muz da huzur içinde yaşadığımız
vatandaşlarımızla aramıza bölücülük kokan masallarla
nifak sokmaya çalışmayınız.
Güneydoğu Anadolu da olduğu gibi,Doğu Karadeniz’de de
huzurumuza kast etmeyiniz.Biz artık ölmek değil,huzur içinde
yaşamak istiyoruz,tüm insanlar ve insanlık gibi.
Ayrıca,size benim kitabimi okumanızı salık veren las
vatandaşımıza da acizane tavsiyem,sizi arayıp bu
konuda rahatsız edeceğine,kimlikleri konusunu merak ediyor ve
bunu samimiyetle öğrenmek istiyorsa, lütfen bana müracaat
etsin.Kendisine belgelerle istediği detayi verebilirim.
Aşağıda bu konularla ilgilerin düşüncelerini 18 madde
halinde yayınlanmak üzere veriyor,buna ilaveten Prof.K.Koch’un
kitabının S 89 ‘u orijinal ve tercümesini veriyorum
Saygılarımla
Her Yönüyle Rize kitabından 35-42. sayfalar;
İnanılır araştırmacıların
tartışmaya gerek-mahal bırakmayacak tespitleri
1)Prof. Dr. M. F. KIRZIOĞLU
1461-1512 arasında Dört Osmanlı İskanı: Fatih Sultan
Mehmet, 1461 de, karadan ve denizden kuşattığı
Trabzon’u fethedince,Giresun’dan Çoruh Ağzına kadarki yerleri
içine alan ‘Tura bozan sancağına , İlk iskan olarak (Kayser
ailesiyle Rumların çoğu, gemilerle Rumeli ye ve
Kırıma gittiğinden) Amasya ve Sivas’tan memur ve sipahi
ailelerini yerleştirdi. O’nun II. İskanı,Konya
–Karaman’ı 1466 ta fethini müteakip şehir esnafını
İstanbul’a ,köylü ve yarı göçebeleri de Rumeli ve ‘Turobozan
sancağına sürdürdü. III. Ve büyük –İskan , Şehzade
Yavuz Selim(1492-1511) ‘Tura bozan sancakbeyi ‘ 1501de
Akkoyunlu’ları yıkan ve1507 de Diyarbakır Akkoyunlu kolunu
da kaldıran Şi’i Şah-İsmail, Sünni olan Akkoyunlu ve
tebriz Kıpçaklarını, hatta Farkın-Eyyubilerini
kırgına uğrattı. Bu yüzden, ‘en yakın
Osmanlı –Toprağı’, Şehzade Yavuzun
sancağına on binlerce Akkoyunlu ve Sünni-Kıpçaklar,
aileleriyle gelip sığınarak ,yerleştiler.Yavuz,
bunların geçimini sağlamak için 1508 de Kutyaıs’a
akın ederek,oraları da yağmalattı. 1501-1502 de
Tebriz ve çevresinden kaçanlar: Ke yerine ç ge yeride c biçiminde
konuşan ‘Kıpçaklardı: Çatip/katip ,Türç/Türk, cöz/göz,
cemi/gemi, ve benzerleri gibi. İşte Trabzon-Rize de böyle
konuşanlar Şah- İsmail’in zülüm ve kırgınından
kaçanların neslindendir.Maçka ve Trabzon’daki Eyübi zadeler ise III.
İskan’da Farkın /Silvan dan kaçıp gelen ,ünlü Eyyübiler
hanedanındandırlar. IV.İskan, 1512 Dulkadir(
Maraş-Elbistan) Beyliği yıkıldıktan sonra,oradan
sürgün edilen Türkmenlerden ‘Köroğlu ‘oymağı olup, Rize’de
bu ismi taşıyan ailelerdendirler.
2)Prof. Dr. Laszlö Rasonyi,tarihte –Türklük, Sayfa 195/ANK.Türkler, Ön
Asya’da kütle halindeki yunanlılardan önce vardı. Fakat bunlar
eski çağ tarihinin sonuna kadar , Hristiyan oldular. Helen görünümü
arz ettiler. İslamiyetin çıkışı ile müslüman
oldular, Helen (Yunan)görüntüsünü kaybederek aslına döndüler, tekrar
Türkleştiler. Hakiki milliyetlerini buldular. Turanid (Türk) tipi
doğu Karadenizde ilk çağlarda vardı.
3)ANTHONY BRYER, İslam tarihi profosörü, Birmigham Üniversitesi
Öğretim görevlisi, Çepniler Sayfa 193-(1962)
Yazar, Çanlar’ı anlatıyor (bu yörede yaşayanların bir
kısmı da Hemşinli lerdi. Bunlar Ermeni Bagratlı
Kralığı tarafından kısmen
Ermenileştirilmişlerdi. (7ve11.y.y da eski hüviyetlerini
kaybetmeyen bu insanlar 1405 senesinde Ermeni yönetici Arakeli,
Araklı deresine avanesi ile beraber kovarak,İspir hakiminden
müslüman
Yönetici istediler) bu değerli hocanın beyanından
anlaşılıyor ki, yörede baskılama ile
Türkleştirme yok, aksine baskılama ile Ermenileştirme
olmuştur.( yörede bir kısım Ermeni
kalmıştı,bunlar sonradan Tatos’un güneyine göçtüler ) diye
tebliğde bulunuyor.
4)Ord. Prof. A. Zeki Velidi TOGAN: Türk tarihine giriş bölümünde
(oğuzlar yaz aylarında yaylak bölgelere çıkarlar . Yılda
bir defa bütün boylar bir araya gelerek buluşup eğlenirlerdi,
kurban keserlerdi) diyor. Bu gelenek Rize’nin iç kesimlerinde hala o
ihtişamıyla sürmektedir. Prof. Bardhold’da aynı
görüşü yansıtıyor.
5)Prof.
Karl Koch(Wanderungen,im Pontischen Gebirge reisen )Weimaier 1846,sayfa
89da çok ilginç bilgiler veriyor.
KOCH yöreyi 1843-44 senelerinde adım adım gezmiştir. Tabii
ki gezmeden önce tüm eserleri okumuş olduğundan gezilerinde,
eserlerindeki beyanlara rastlanmayınca hayret ediyor, isyan edercesine
diyor ki : ne yazık ki istisnasız tüm Ermeni eser ve kaynaklar
, güvenilir değildirler. Bilim adamı halkının
yalancı karakterine ,halkından fazla
katılmıştır. Her yerde gerçeklerin üstüne kendi
bildiğini koyma kuruntusu seziliyordu, dolayısıyla
yanlı yazılar ortaya çıkıyordu. Ermeni
yazarların,coğrafyacıların beyanları
inandırıcı değildi. İnciciyan ve ona dayanarak
coğrafi bilgiler veren Bijikyan Hemşin’de kastedilen manastırı
kendi tamir etmiştir. Yöreyi Ermenilere mal etmek isteği
vardır) .
6)Gürciyatçi M.Brosset: Çanarlar için:(Bunlar Laz’ların atası
olur.Atlı ve göçebe Türk’türler,Kaşkar’dan taht kavgası
yüzünden kaçtılar.Gürcistanin Kür nehri bölgesine
yerleştiler.Orbel Dolaylarını yurt edindiler.M.Ö. 360
senelerinde Gürcistani Perslere karşı iyi korudular)diye
bahseder.
____________________________________
Bu yüzden bu Türk boyuna Gürcüler çok itibar gösterdiler.Kür nehrinin bir
kolu olan ALaz dolaylarında kalanlar,Gürcü
karışığı bir dil konuştular.(Gürcüce de
baştaki sesli düşünce,yani (A)Laz-(Laz) kalır.)
Laz kelimesi buradan çıktığı tahmin ediliyor.Gelenek,
görenek ve namusa değer vermeleri bakımından Gürcülerle
karıştırılamazlar.Gürcülerin baskısı
bunların yalnız dillerini etkiledi. Fakat gerçek kimliklerini
kaybetmediler.Rize yöresinin diğer bölümlerine yerleşen Türk
ırklarına mensup olan Kıpçaklar, Kırgızlar, Kür
nehri dolaylarında az oturduklarından dil bakımından
etkilenmediler.Ana dilleri olan Türkçeyi Karadeniz dolaylarına kadar
taşıyabildiler.Askuroz.Aspiroz gibi dere isimlerini buna örnek
gösterebiliriz. Bu kelimelerin kökü Askur,Asper olup, Türkçe dir.Rumlar
sonlarına –es,-os gibi ekler getirerek dillerine benzetmeye
çalışmışlardır.Müneccim Başı da
eserinde Brosset’in iddiasını doğrular bir beyanda
bulunuyor.Miladi senelerde Oğuz kaan Kafkasya’da
yaşamıştır.Iran’lıların Avrasyap dedikleri
Bu Ulu Türk Hükümdari Oğuz Kaan’nın Uruğu batıya
göçmüştür.Barkal dağlarının Karadeniz
Bakarlarında yaşayan Türkmenler 60 000 kişi ile Tao’ya
akın ettiler.
(Bu akın 1301 yılında olduğuna göre ,demek ki bu
yıllarda 60 bin asker çıkaracak kadar Türkmen nüfusu Doğu
Karadeniz’de vardı. )
7)CLAUDE CAHEN:Sorbon Üniversitesi, İslam tarihi prof.,Anadolu’da
Türkler- eserinde; Giriş bölümleri(Finlerin, Macarların,
Samoyed’lerin,Tunguz’ların,Moğol’ların Türklere yakın
bağları vardır.Milattan önce Türklerin ismi geçmiyorsa da
Hun’ların ataları oldukları kesindir. 5.yy. da Avrupa ‘nın göbeğinde Atilla imparatorluğunu
kurdular. İskitler ,nasıl tartışmasız Türk ise
Uygurlar ,Guzlar, Kumanlar, Kıpçaklar, Kırgızlar,Peçenekler
de Türk’dürler. Türkler batıya aile ,aile ,boy boy göçtükleri gibi
imparatorluk olarak da batıya kaydılar.
Aynı eser sayfa 99da :batıya İran’dan göçen Türkler
Müslüman olmuşlardır. Fakat önceden
İslamlaşmış Türklere yakın ilgileri vardır.
C.Cahen gibi bir profesör, İskitlerin dahi dahi Türk olduğunu
tartışmasız kabul ettiğine göre miladi senelerden
daha önce Rize dolaylarına Türlerin geldiği kesinlik
kazanır.
8)Müslüman Türkler azınlıklara hiçbir zaman dil ve din yönünden
baskı yapmadıklarına göre yöremizde Türkleşmiş
azınlık olamaz. Baskı olsaydı en önce
İstanbul’daki azınlıklara yapılırdı,sonra
eksik bir dil olan Laz’caya da yapılırdı.
9)Baskı ile din değişikliğinin
sağlandığını düşünürsek dahi Osmanlı
Türkçesi öğretilirdi,halbuki yöre halkı da Uygur,Kıpçak,Kırgız
,Dede Korkut Türkçesi konuşuluyor. Bu dilleri içeren yüzlerce kelime
sözlük bölümümüzde açıklanacaktır. Bu madde ,tek
başına olsa bile malum iddiaları ret etmeğe yeter.
10)folklorik yaşantı: Halkın çalgısı
kemençe,davul ,tulumdur. Bu çalgılar tamamen Türk
çalgılarıdırlar. Acaba iddia edildiği gibi dilinizi,
dininizi değiştirdikten sonra bu çalgıları da
muhakkak öğrenin diye baskı mı yapıldı?
11)Hiçbir Ermeni’nin yada Rum’un tulum,kemençe çaldığı
veya dininden döndüğü görülmemiştir.
12) Yörede azınlıkların bidayette olduğu,Fakat
sonradan usta olanların İstanbul’a ,olmayanların devlet
yardımıyla istedikleri yerlere göçtükleri, boşalan araziye
,Osmanlının Türkmen gönderdiği vesikalara dayanan bir
vakıadır.
13)Lazlar ki, onlarında ataları Türk’tür. Komşuları
Gürcülere Gürcü,Megrellere Megrel,Türklere de Türkçe konuşanlara da
SU MEĞHI derler: üç yel,üç kol/üç ok manasını
taşır. Yani bu deyim Türkçe konuşanların tümüne
şamil olup,Oğuz boyunun Üç oklar grubunu bize gösteren en
kuvvetli delildir. Lazlara da mı böyle söyleyin diye baskı
yapıldı.?
14)halk arasında yaşayan sülalelerin,kendilerine has ,evlere
sahip oldukları ağaçlara,kazılan uruk
simgeleri,işaretleri vardır.bu işaretlerin oğuzlarda
olduğu herkesin malumudur.
15)KOÇ HEYKELİ.Koç,koyun,teke heykelleri Türk Ata
mezarlının bir simgesi olduğu tartışmasız
ispatlanmıştır. Çamlı Hemşin’de bulunan Koç
heykeli burada asırlarca evvel bir Türk Ulu Atasının
varlığına ve buraların sahibi olduğuna dair en
kuvvetli delildir.
16)Rize dağlık toprağı İran Şahları
için kontrolü zor bir bölge idi. Din yüzünden ,gördükleri yerde öldürmek
istedikleri papazlar ve havariler buralarda kolayca
saklanabiliyorlardı. İran –Bizans savaşların da bu
yöreye kaymıştı. Kontrolü kolaylaştırmak
istediklerini,aradıklarını kolayca bulabilmek için,
İran şahları emrindeki Gürcü prensi Wacyan Bey’e
talimatlar vererek,bu girift ormanları yaktırdılar.(Daron)
Tarihinin yazarı olaylara bizzat şahit olmuştur.
Rahip Gevond, İslam fetihlerini anlatırken :Hemşin’lilerin
atalarının önce Göle dolaylarına
yerleştiklerini,sonradan Acaristan ve Çoruh bölgesine inerek
,Çoruh’u karşıya geçtiklerini anlatır.Ayrıca ,din
yüzünden İran’dan ayrılan bu Türk boyu insanlarının
kuvvetli Hristiyan olan Bizans kralı VI.KONSTANTİN
tarafından himaye edilerek şimdiki Hemşin
toprağına yerleştirildiklerini kaydeder.(Hemşin
toprağını mülk olarak Oymak beyi Hamam Beg e verdi) der.
4-5-6-7 y.y. yazılan Ermeni kaynakları Hemşin’lileri
anlatırken ,Turani kökenli olduklarını belirtirler. Turani
isimlerle anarlar, misal olarak ODA,VAÇE,VAHA gibi( Vica ismi Turani olup
,koç heykeline ait beyin ismi olabilir)
Şu gerçeği de burada belirtelim İran’da milattan S.
450-451 senelerinde,Türk örf ,adet geleneklerine tamamen ters düşen
MAZDEİZM dini hüküm sürüyordu. İran Türklerinde bu dine
girmeleri şartını öne sürerek baskı yapmaya o zaman
başlamıştı. Savaşlarda İran
ordularının büyük çapta ,istihkakını veren bu
çalışkan Türkleri, taraflarında tutabilmeleri ancak din
birliği ile olabilirdi. Bulgar Türkleri ve Oğuzlar İran’a elçilerini
göndererek bağlılıklarını bildirmişlerdir.
Ancak din değiştirmek zor du. Soğukluk
yaratmıştı . Din bakımından Bizans daha
yakın görünüyordu.6 yy. sonlarında Bizans İran
savaşında Türkler Bizansa sıcak
davranmışlardı. Bizans hakimieti 15 sene kadar sürmüş
İran toparlanmış Bizansordularını Kadiköyekadar
kovalamıştı
6.ci Konstantin’nin toprağında yaşamak Türklere daha cazip
gelmiş olabilir,zira din birliği o zamanlar çok mühimdi.
17)hayvanlara verilen isimler ; yayla kokar,orta Asya kokar. Bu isimlerden
su içen hayvana‘çu oğul çu’ denmesi, Çu ırmağını
hatırlatır, ‘Dağıstan diye konan isimler
düşündürücüdür. Bütün inek isimleri Türkçe’dir. Artan gül, nazar gül
,çiçek, yazmalı, yaşar gül, süslü,gelincik,ay doğan ,kara
kız.
Öküz isimleri: Yağuz ,(Türklerde bir tanrı),paşalı,
aydın,altın,dalyan ,duman, şirin, cevahir,kaçkar
(alnı beyazlara)konur.
Dağıstan diye Rize’de bir yer olmadığına gö re
bu isim zamanımıza kadar Kars’ın doğusundaki
Dağıstan’ı yad etmek ,anmak için konmuş olup, oradan
göçerek şimdiki Hemşin toprağına
yerleştiğine dair bir delil ,ipucudur.
18)Kapı Menteşeleri
Eski binalarda ,yayla evlerinde,değirmenlerde,kurt ve koç
başlarına rastlanır. Bütün bu saydıklarımız
Türklere ait olup başka hiçbir milletçe sahiplenemezler...
|